• BIST 10319.96
  • Altın 2465.437
  • Dolar 32.2606
  • Euro 35.0379
  • İstanbul 13 °C
  • Ankara 10 °C

Bilgi dünyasını inşa etmek sevgi dünyasından geçer.

Ali İhsan Ersöz

Toplumun, insanlığın kaynaşmasının huzurlu yaşamasının yolunun sevgi ortamlarının oluşması ve bunun yapmacık değil ciddi bir şekilde sürdürülmesi ile mümkün olacağına inanlardanım. dinimiz İslam sevgiye en fazla önem veren dindir. Bundan dolayı İslam medeniyeti sevgi medeniyetidir;

 

 Müslüman toplum da sevgi toplumudur. Çünkü İslam, sevgi olmadan imanı kabul etmez; insanın varlıkla tüm ilişkilerini sevgiye dayalı olarak yeniden kurar;  insanın bütün davranış ve ilişkilerinde sevgiyi ve rahmeti yansıtmasını zorunlu kılar. Fert ve toplum seviyesinde sevgi ve İslam ilişkisinin en güzel tezahürü sahabe döneminde ortaya çıkmıştır. Daha sonraki dönemler ise bu altın çağa yakınlıkları nispetinde sevginin aynası olmuşlardır. Materyalizm ve bencilliğin hakim olduğu günümüz dünyasında ise Müslümanlar, fert ve toplum olarak sevgiyi en mükemmel şekliyle yeniden öğrenmek ve insanlığa öğretmek, böylece İslam’ın tüm insanlığa rahmet olduğu göstermek gibi önemli bir yükümlülükle karşı karşıyadırlar.

 

 

"sevgi toplumu" oluşturmanın yolu, eğitimden geçtiğini bir kere daha zihinlere kazımak gerektiğine inanıyorum. Eğitim işinin sadece okullarda gerçekleştirmenin mümkün olmadığını, ailede hatta rahim dershanesinde başlayıp, okullarda devam ettirilip başarılabileceğini biliyoruz.

 

 

İslam’da sevgi veya muhabbet yerine daha çok "rahmet" kelimesi kullanılır; çünkü rahmet sevginin fiiliyata yansımış, lütuf ve ihsana dönüşmüş halidir. Allah’ın kullarına ve annenin çocuğuna olan sevgisi veya muhabbeti soyut kalmayıp fiiliyata dönüştüğü, davranış ve ilişkileri şekillendirdiği için rahmet adını alır. Başka bir ifadeyle, rahmet, sevgi ve hizmetin bileşimidir; varlıklara sevginin somut alameti onlara hizmettir. Hizmet yoksa sevgi soyuttan somuta geçememiş demektir. İslam’ın Müslümanlara öğrettiği sevgi, bütün varlığı kuşatan mutlak bir sevgidir. Mutlak rahmet, mutlak şefkat ve mutlak tevazu bu sevginin meyveleridir.

 

 

Allah-insan ilişkisi sevgiye dayalıdır. İslam’a göre sevgi Allah-insan ilişkisinin esasını teşkil eder. Allah insanı sevdiği için yaratmıştır. Allah’ın insanla ilişkisi sonsuz sevgi ilişkisidir. Bu durum, kulun Allah’la olan ilişkisinin de sonsuz sevgi (mutlak muhabbet) üzerine kurulmasını gerektirir. Eğer Allah bizi sonsuz bir sevgiyle severek onurlandırmışsa bizim de o’nu sonsuz bir sevgiyle severek mukabele etmemiz gerekir.

 

 

İslam akaidine göre, muhabbet olmadan iman olmaz. Daha açık bir ifade ile Allah’ı her şeyden daha fazla sevmeyen kişi o’na hakkıyla inanmış kabul edilmez. Bütün insanlar üzerine ilk farz olan şey, Allah’ı tanımaktır (marifetullah). Allah’ı tanıyan insan, o’na iman eder, o’nu her şeyden daha fazla severek rıza ve tazimle itaat eder. Eğer Allah’a itaat kerhen ise veya gönül hoşluğu ile değilse imanda ciddi bir problem var demektir. Allah’ın emir ve nehiylerine tazim göstermemek veya onları hafife alıp alay konusu yapmak insanı İslam dairesinin dışına çıkartır.

 

 

Onlar Allah’ı severler Allah da onları, iman edenler Allah’ı her şeyden daha fazla severler. Onların Allah’a olan sevgisi müşriklerin sahte tanrılara ve putlara olan sevgisiyle mukayese bile edilemez. Müşriklerin bu dünyada sahte ilahlara olan sevgisi ne kadar fazla olursa olsun, ahirette hesap günü hakikatin perdeleri aralanınca hüsrana ve nefrete dönüşecektir. Aşağıdaki ayeti kerime bunu ortaya koymaktadır:

 

 

"insanlar içinde, Allah’tan başkasını ’eş ve ortak’ tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah’a olan sevgileri daha güçlüdür. o zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah’ın olduğunu ve Allah’ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi!"( bakara 165)

 

 

İnsanların birbirlerini sevdikleri ve birbirleri tarafından sevildikleri sevgi toplumunda, bütün boyutlarıyla hayat, ömür boyu süren, uzun soluklu bir yarıştır. Kültürel, siyasal ve ekonomik hayatın canlılığı, sevgiyi sevgiyle tartmaktan kaynaklanır. Sevgiden terazi tutulan bir toplumda, sevgi sevgiyle büyütülür. Sevginin sevgiyle, yeni boyutlar kazandığı bir toplumda, sevgi alınır, sevgi satılır.

 

 

Sevgi toplumunda hiçbir sevgi, daha derini hayal edilmeyecek kadar büyük değildir. Nefret çağında, sevgide sınır tanımayanlar, sınırsız sevginin kaynağı olurlar. Sevgi toplumunda insanlar, ulaşılmayacak sevgiyi hayal etmezler. Onlar ne hayal ediyorlarsa, hayal ettiklerine ulaşırlar. " hayal gücü, bilgi toplumlarında değil, sevgi toplumlarında zenginleşir.

 

 

Bilgi olmadan olmaz. İslam’ın ilk ayeti oku diye başlıyor, Kur’anı yani kâinat kitabını okumalı insan. Hayatın tüm olaylarını bu bilgi, ilim ve hikmet kaynağından bu süzgeçten geçirerek tahlil etmeli.

 

 

Ancak,’’ilmileşen toplum dinileşir ‘’bilgi toplumu dünyaya kalite katar, olayları akıl ve gönül süzgecinden geçirerek kaliteli hayatın yaşanmasında aktif rol oynar.

 

 

Yanlış kaynaklı bilgiler, toplumları yanlış yönlendirmekte, anarşi, kargaşa ve ifsat noktalarına götürmektedir. Onun için, bugün bilgi toplumu, insanları tabiatın sevgi dolu bağrından aldı, göklere savaş açarcasına uzanan, gökdelenlerin bağrına attı. İnsanlar tabiatın sınırsız zenginliklerinden uzaklaşarak, gökdelenlerin sınırlı dünyalarına kapandılar. Dünyanın neresinde olursa olsun, bütün büyük kentlerde, insanlar tabiattan uzaklaştıkça, insanları bir arada tutan sevgiden de uzaklaştılar ve birbirlerine büyük ölçüde yabancılaştılar.

 

 

Batıl kaynaklı bilgi toplumunun büyüttüğü, gökdelen ormanına dönüşen kentlerde, insanlar nereye giderlerse gitsinler, karşılarına dışarıya bütünüyle kapalı cam duvarlar çıkıyor. İnsanları birbirine yabancılaştıran bilgi toplumunda, sevginin yerini akıllı telefonlar aldı. Hayatın hangi alanında çalışırsa çalışsın, insanların yüzleri artık telefon ekranlarında görülüyor. Ekranlı telefonlar, küçülen aileleri iyice küçülttüler.

 

 

Bilgi toplumunda akıl gözüyle, sevgi toplumunda gönül gözüyle görülür. İnsanlar ne hayal ederlerse, onu görürler, onunla yaşarlar. Ancak akıl gözüyle, gönül gözüyle görülenler görülmez. Bunun için, Anadolu"nun bilgileri, "akıl hesap yaparken, gönül güler" derler. Sevgi toplumun gücü, akıl gözünden önce, gönül gözüyle görülmesinden kaynaklanır. Gönül gözü, sevginin gözüdür.

 

 

Bilgi toplumu, insansız üretim peşinde koşarken, sevgi toplumu insanla üretim peşinde koşar. Bilgi toplumunda akıl alınır, akıl satılır. Sevgi toplumunda gönül alınır, gönül verilir. Sevginin gücünü bilenler, hem kendilerini, hem çevrelerini değiştirirler. Sevgi toplumunda, insanlar hayatın dış yüzünü gördükleri kadar iç yüzünü de görürler. Bu yüzden, sevgiyle silahlanan sevgi toplumlarında, insanların hem akıl, hem gönül gözlerinin görme güçleri, ufuk ötesi açılımlar kazanır. Sevgiyle yoğrulan toplumlarda, insanların dış dünyalarından önce iç dünyaları zenginleşir. Gönül dünyalarını zenginleştiremeyenler, akıl dünyalarını, zenginleştiremezler.

 

 

Selam olsun, aklını ve gönlünü Kur’an ve sünnet emanında yoğurup topluma sevgi ve bilgi katanlara.

 

 

Yazık olsun, sevgiye ve bilgiye kapalı olanlara.

 

 

selam ve dua

 

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Güvenli Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 05343258300