• BIST 11007.37
  • Altın 5743.85
  • Dolar 42.5228
  • Euro 49.5529
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 8 °C

HAYAT VE İNSAN

Ali İhsan Ersöz

Hayat ve insan…

İnsanoğlu, özellikle ahiret yolcusu ve mü'min olan kul, en çok korunması gereken en kıymetli şey sermayesi olan çok kısa olan hayatıdır.

Fakat görüyoruz ki, en ucuz harcadığı, kaybettiği ve heba ettiği şey yine ömürdür.

İnsanoğlu, eşittir nefesler, insanın hayatı sayılı nefeslerden ibarettir.

Eğer bu nefesler boşu boşuna tüketilirse ömürünü de boşuna tüketilmiş olur.

Halbuki; insanın sermayesi hayatıdır, en çok koruması gereken bu hayat sermayesidir.

Sermaye yoksa kâr da yok dolayısıyla toplumda insanlar, israftan bahsedince sadece para israfı anlıyor, olabilirler halbuki birçok israf gibi vaktin, ömrün, zamanın israfı en büyük kayıptır. onun için demişler ki:

Allah'ın bir kul’a değer vermediğinin emaresi, o kulun vaktini heba edip boşa geçirmesidir.

Ademoğlu, bir diyardan, diğer bir diyara intikal ediyor.

Peki bu intikalden herhangi bir ibret, almayacak mı?

Her insanın, bir sonraki bir öncekinden daha geniş dört ikamet ettiği ve edeceği yeri vardır.

-Ana rahmi…

"Üç karanlık icinde." (Zümer: 6)

Bu üç karanlık karın zarı, rahim zarı, ve cenini kuşatan zar.

Cenin, bu dar ve üç karanlık içinde ikinci diyara, yani dünyaya çıkmayı beklemektedir.

Gelincede ağlayarak gelir, “rahatım yerindeydi neden beni yurdumdan çıkardılar.”

Birde yaşadığımız dünya fani ve geçici alem, insanın neşet ettiği, alıştığı, çalıştığı, içinde hayır ve şer kazandığı, saadetine veya şekavetine giden yolun bulunduğu diyardır.

"O sizi yerden (Topraktan) var etti ve size orayı ma'mur etme görevi verdi." ( Hûd:61)

Buradan da ayrılırken etrafındakiler ağlarlar.

Berzah alemi dünyadan çok daha geniş ve büyük, hatta ana rahmine göre dünyanın genişliği neyse, dünyaya göre berzah da odur.

"Önlerinde yeniden diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır." (Mü'minûn: 100)

Son durak, son diyar yani ahiret.

Son diyar olan ahiretin sonunda da ya cennet vardır, ya da cehennem.

"Ahirete gelince dar ül - karar (ebedilik yurdu) işte orasıdır."

(Mü'min:39)

İşte Yüce Allah insanları bir diyardan diğer diyara intikal ettiriyor.

Bundan dolayı insanoğlu bir yolcudur ve bu yolculuğun başlangıç noktası ana rahmidir.

Bu yolcunun önünde iki yolculuk var; birincisi, doğum ölüm arası olan yolculuk, ikincisi kabirlerden kalkış ve diriliş ile başlayan son durak olan cennete veya cehenneme girinceye kadar olan yolculuktur.

Müthiş bir sirkilasyon var.

Babaların sülbundan anaların rahmine, anaların rahminden dünyaya yani arz'a, arz’dan da berzah alemine, oradan da arz günü yani kıyamet gününe, ahirete ve din gününün sahibi olan Yüce Allah'a olan yolculuk.

Yaşayan bizler şu anda ikinci diyarda, yani dünyada ve fırsatlar alemindeyiz.

Üçüncü aleme intikal ettiğimizde elimizde hiçbir fırsat kalmayacak. Amel defterimizi açık tutacak ameller müstesna.

Bu yolculuğa odaklanmak, hayır hasenat yapmak ve yanlışlarımızı sıfırlamak Yüce Allah'ın izniyle bizim elimizdedir.

O zaman kendimize soralım: “Neyi bekliyoruz, şimdi değilse ne zaman?”

Allah, bu uzun ve alabildiğine inişli yokuşlu, korku dolu yolda bizlerin ve bütün mümin kardeşlerimizin muini, yar ve yardımcısı olsun,

Hamdım, piştim yandım.

Celaleddin-i Rumî (k.s), kendine ait olduğu bilinen bu beyitte kendi hayatını özetliyor.

Önce ham olduğunu, sonra piştiğini,,sonra da yandığını söylüyor; söylüyor ama 66 yıllık ömrünün kaç yılı ham, kaç yılı pişmiş kaç yılı yanmış meçhuldur. (en azından bize meçhul)

Kul kıyamet günü yüce Allah'ın huzurundan birkaç şeyden sorulmadıkça ayrılamaz, bunlardan biri de ömrünü nerede tükettiğidir, eğer ömrünü din ve dünya menfaati için rızkını ve çocuklarının nafakasını temin etmek için farzlarda vaciplerde sünnetlerde cemaat namazlarında sohbetlerde vaaz ve nasihatlarda, ilim meclislerinde zikir meclislerinde harcadıysa sevabını ve karşılığını alacaktır, yok ömrünü haramlarda ma'siyetler de olmaması gereken yerlerde, gıybette mala ya'ni şeylerde harcadıysa onun da hesabını verecektir.

İnsan genelde pek bir şey bilmiyor, hem ham ve hem de acemi'dir.

Yüce Allah bir ayette şöyle buyuruyor:

" Sizler hiç bir şey bilmez durumdayken Allah sizi analarınızın karnından dışarı çıkardı,şükredesiniz diye size kulaklar, gözler, kalbler verdi."

(Nahl: 78)

Bize göre konuşalım: Bir müslümanın olgun, yetkin olması, kendine, ailesine, çevresine ve ümmete faydası, indirilen Kur'an ve gönderilen peygamber ile olan ilgi ve alakası bu iki ana kaynak hakkında bilgi

ve birikimi, bu iki kaynağa olan ittibâ'ı ile orantılıdır.

Celaleddin-i Rumî'nin bahsettiği ve hayatının son safhası olan "yanma"safhası bizim boyumuzu aşar ancak bu safhayı yaşayan insanların bir kısmı aşk ile yanıp tutuşmayı bülbül'ün gül'e olan aşkı misali dile getirebilmiş kimi de pervane'nin ışığa olan aşkı misali yanıp tutuşmuş ama ses ve nefes çıkarmamıştır.

Her iki kesimi takdir ediyor ve imreniyoruz ve herşeyin sonsuz güç ve kudret sahibi Yüce Allah'ın tasarrufunda olduğuna inanıyoruz.

Tasavvuf piri olan Cüneyd-i Bağdadi (k.s)’nin bir soruya verdiği kısa cevap;

“Hocam bazısı cezbeye düşüyor, bağırıyor, coşuyor ama sende bu anlamda niçin bir şey göremiyoruz?”

Buyurmuş ki:

"Dağları görür, onların durduğunu sanırsın, oysa bulutlar gibi hareket ederler."

(Neml: 88)

SELAM VE DUA

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Güvenli Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 05343258300