• BIST 10319.96
  • Altın 2465.437
  • Dolar 32.2606
  • Euro 35.0379
  • İstanbul 13 °C
  • Ankara 10 °C

’’Zulm ile Âbâd olanın, Âhiri Berbâd olur’’

Ali İhsan Ersöz

Zulüm, bir şeyi uygun tarzda yapmamak, ölçüsüz davranmak, haddi aşmak, haksızlık yapmak anlamına gelir. Zulmün zıddı adalettir. Adalet ise; denklik, her şeyi yerli yerine koymak, ölçülü olmaktır.

Zulüm yıkar, adalet yapar. Her şey adaletle kaimdir. "Allah göğü yükseltti ve ölçüyü koydu ki dengeden sapmayasınız. Ölçüyü düzgün tutasınız ve eksik tartmayasınız." (Rahman, 7-9)Kur’an-ı Kerimde zulüm,eziyet, işkence ve haksızlık yanında, esas olarak hakkın zıddı, haktan sapma ve haddi aşma anlamlarıyla kullanılır. Bu yüzden; Kur’an-ı Kerimde "Kim Allah’ın koyduğu sınırı (hududu) aşarsa işte onlar zalimlerin ta kendileridir." (Bakara, 2/229). Allah’ın yasakladıklarını yaparak, insanlar kendi (nefis)lerine zulmederler.

Zulüm ve zalim kelimeleri artık hayatımızın bir parçası oldu. Ama (aklı-selim olanlar hariç) hiç kimse; Kur’an’a, Sünnet’e göre Zulüm nedir? Zalim kimdir? Arayışına girmedi. Bu kavramların manalarını, ya siyasilerin söylemlerinden, ya medyanın, kendi ve birilerinin çıkarları için önümüze koyduğu haberlerden, ya da "din adamı, ilahiyatçı vs." adlarla, ekranları işgal edenlerin tanımlamalarına inanarak, bir zalim, bir zulüm tarifi yapıldı, millete yutturuldu.

Böylece milletimiz, birilerini zalim ilan ederken, bir başkalarını da insanlığın hizmetkârı diye sevdi, destekledi. Oysa bir Müslüman, önüne bir konu gelince Kur’an-ı kerime koşar, Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimize ve Ehl-i Beyt’ine müracaat eder. Bilim çağında yaşamamıza rağmen, bizler ilmi kaynağından değil, ilimden nasipsiz olanlardan istedik. Haliyle Rabbimizle arayı açtığımız gibi itikadımızda zedelendi. 

Tabii, Adâleti doğru anlamak için, zıddı olan "zulmü" Kur’an-ı kerimden de yola çıkarak iyi anlamak gerekir. Küfür ve şirkin zulüm ve zalim olduğu, hem de tüm zulüm çeşitlerini içinde barındırdığı naslardan açıkça anlaşılmaktadır. Farzları terk eden ve haramları işlemekten çekinmeyen kişi, önce kendi nefsine (kendine) zulmetmektedir. Bazı haramları işlerken; hem kendi nefsine ve hem de çevresinde bulunan insanlara zulmetmesi de söz konusudur. Mesela, faiz alıp vermek, tefecilik yapmak, gıybet ve iftira gibi günahları işlemek çift taraflı zulümdür.

Yine zulüm, ferdî planda olabildiği gibi, siyasal iktidarlar veya islamı yanlış anlamış kendi çıkarlarına hizmet eden kurum kuruluşlar güç odakları ve toplum planında da olabilir. Allah (c.c.)’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen, tebaasını bir tutmayan şahıs ve siyasî bir iktidar veya grup;  insanlığa zulmediyor demektir.

Patron çalışma haklarına riayet etmiyorsa, zulüm ediyor demektir. Baba anne aile içerisinde adil değilse, muhtardan belediye başkanına, valiye,stk başkanlarına ve her türlü toplunum önüne hizmet adına çıkmış ne varsa,doğru düzgün işler yapmıyorsa,hakka riayet etmiyorsa zalimin karşısında mazlumun yanında yer almıyorsa zulüm ediyor demektir.zalimdir.

Gerçek anlamda bir müslümanın âdil olması, zulümden uzak durması gerekir. Müslüman’a yakışan da budur. Fakat ideal başka, vâkıa başka oluyor. Bazen mümin kâfir sıfatı, bazen da kâfir mümin sıfatı taşıyor.

Yalan söylemek, va’dinden dönmek, emanete hıyanetlik etmek münafık sıfatı olmakla beraber, bu sıfatlar pek çok müminde de görülmektedir. Gayr-i müslim olduğu halde hakka hukuka riayet eden niceleri de mevcuttur.

Ülkeler âdil olmak şartıyla küfür üzere ve şirk üzere yaşayabilirler, fakat Müslüman bile olsalar adil olmadıkları takdirde yaşayamazlar. Bu gerçek yüce kitabımızda şöyle belirtiliyor "Rabbin, halkı düzgün olan ülkeleri haksız yere helâk edecek değildir." (Hûd, 117)

Bir ülkede insanlar birbirlerine karşı haksızlık yapmaz, yöneticileri de onlara zulmetmez, herkes hakka hukuka riayet ederse sırf kâfir veya müşrik oldukları için helâk olmazlar. Ayette geçen "bi zulmin" (haksız yere) ifadesi pek çok müfessire göre şirk ve küfür demektir. Kurtubi ve Fahreddin Razi’de bu görüştedir. İbn Teymiye ise daha net olarak şöyle söylemektedir.

"Allah, kâfir de olsa âdil devleti ayakta tutar, fakat Müslüman da olsa âdil değilse o devleti ayakta tutmaz. Denilir ki; dünya adalet ve küfürle devam eder. Zulüm ve İslam’da devam etmez." İslam’ın olduğu yerde zulüm olmamalıdır. Zira bu iki kavram birbirine zıttır. Bunda garipsenecek bir şey yoktur.

Tarih ve günümüz buna şahittir. Sözde müslüman fakat halkı ve yönetimiyle zalim olan nice İslâm ülkesinin hali pürmelâli ortadadır. Adam kayırmanın, rüşvetin, torpilin, haram kazancın, yalanın, riyanın kol gezdiği bir ülkenin ismen müslüman olmaları bir şey ifade etmiyor. Bunun yanında gayr-i müslim oldukları halde adalete, hakka hukuka riayet eden ülkelerin durumu da ortadadır.

Günümüzde "arap baharı"yla bir bir devrilen zalim diktatörle birlikte onlara destek olan, canımız, kanımız sana feda olsun diyenlerin de rezil bir şekilde devrildiklerini, pas pas olduklarını görüyoruz.Sonrasında üretilen İslam adına terör örgütleride cabası!

 Beyhaki’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerif şöyledir: "Kim bir zalimin bekâsı için dua ederse, yeryüzünde Allah’a isyan edilmesinden hoşlanıyor demektir."

İmam Süfyan Sevriye: Ölmek üzere olan bir zalime bir yudum su vermek caiz midir?" diye sorulduğunda: "Hayır, bırak gebersin" demiş.

Unutmayalım ki; yarım hakikat, çok kere muazzam bir yalandır,yarım (seküler) adaletin tam bir zulüm olduğu gibi.

Merhum, M.Akif r.a. mısralarıyla son verelim:

Zulmü alkışlayamam, Zalimi asla sevemem
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam,
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.

SELAM VE DUA

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Güvenli Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 05343258300