• BIST 9693.46
  • Altın 2496.161
  • Dolar 32.4971
  • Euro 34.5977
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 21 °C

KALPLER KATILAŞINCA

Ali İhsan Ersöz

KALPLER KATILAŞINCA

Neydi o günler yarabbi... İşkence, baskı, zulüm... Açlık, yokluk, kıtlık.... İnancından ve renginden dolayı rahatsız edilen inananlar... Müşriklerin kızgın taşlarla işkenceleri altında hiç gevşemeden imanlarını haykıran mü'minler... İmanları uğruna her türlü fedakarlığı göze alan Allah dostları...

Sonra bu neşe, bu sevinç günden güne yüz tutmaya başlamıştı... Medine'ye hicret ettikten ve devletlerini kurduktan sonra eski aşk, heyecan, iştiyak nerede ise azalıyordu ki, Rabbimiz indirdiği bir ayet ile müslümanları uyarıyordu; "İman edenlerin, Allah'ı ve Hakk olarak inen (Kur'an)ı zikretmek için kalplerinin yumuşama zamanı gelmedi mi? (Mü'minler) bundan önce kendilerine kitap verilip de üzerlerinden uzun zaman geçmiş,artık kalbleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onların bir çoğu fasıklardır." Hadid suresi: 16.

Bu ayet müslümanlar için büyük bir uyarıydı. Sanki ayet onlara şu ikazı yapıyordu:Yahudi ve Hıristiyanlar kendilerine gönderilen Peygamberlerden asırlaca sonra delalet çukuruna düşüp ahlaken çöktüler. Sizler ise daha şimdiden zaaflar göstermeye başladınız. Üstelik iman etmenizin üstünden de pek çok zaman geçmiş değil. Fakat sizlerin durumu daha şimdiden, asırlardır Allah'ın kitabını tahrif eden Yahudi ve Hıristiyanların durumuna benzemektedir.

Şimdi ise biz müslümanlar düşenelim. Kur'anin nazilinden 1400 sene sonra dünyaya gelen bizler düşünelim: Rabbimizin hususi selam gönderdiği, "razıyım" dediği, numune olarak gösterdiği o mübarek nesli, nasıl ikaz ettiğini, tabiri caizse nasıl azarladığını tefekkür edelim. İlahi davete tam olarak koşmayıp yavaş davranmaları sebebi ile sevgi ve teşvik kokan ikaza muhatap olan sahabeyi bir daha düşünelim.

Üzerinde yaşadığımız dünya çok ihtiyar, İçinde yaşadığımız cemiyet çok kocamıştır. Taze ve zinde olan islamla sulanmayan cemiyet insanı hakikaten kocamıştır. İslamın hayat düsturu olduğuna inanmayan ve böyle nazik ortamda yaşadığı halde malını, dininden üstün tutan, bu tavrı ile münafıklardan olduğunun farkında olmayan cemiyet insanı cidden ihtiyarlamıştır. Böyle cemiyetlerin ve cemiyet insanlarının ba'sü ba'del mevt (ölümden sonra diriliş)i yaşamaları gerekir. Bu da ancak İslami, hayata çekmekle mümkündür.

İslam tehdit altındayken müslümanlar hala kalbi bir uyanışın içine girmiyorsa, islam için kalplerde fedakârlık hisse galeyana gelmiyorsa, Allah için biz niye yaşıyoruz? Tul-i emel ve müruru zamanla Hak ve hakikatten uzak olarak yaşamak müslümanlara yakışıyor mu?

Halbuki inandığımız din ve tutunduğumuz dava çok büyüktür. Büyük davalar ise üstün hizmet ve üstün gayretler bekler. Müslüman sıfatını taşıyan bir kimse, az bir başarı, kısa dönemli bir fetih ve gelip geçici bir tebliğ ve İrşadla vazifesini yapmış sayılmaz. Çünkü tevhid inancı ve Hakk'ın rızası onu, devamlı harekete geçiren itici bir kuvvettir.

Müslüman, zamanın ve gelişmekte olan bilimin önünde yürümekle mükelleftir. Ona bu kolaylığı sağlayacak olan da ancak ilahi mesajdır. Lakin İslamın hududundan çıkmış, zamanın uzaması sebebiyle Kur'anın hükümlerinden uzaklaşmış bir cemiyet insanı, ancak batılın güdümünde yaşamaya mahkûmdur. Çünkü dinin sınırından çıkmış olan kimseleri Kur'an fasıklar olarak tanıtır. Müslüman olduklarını söyleyerek Rasulullah'ın ve ashabının safina katılıp, fakat islamın meselelerine kalplerinde yer vermeyen kimseleri dinin neresine koyacağız. ilahi mesajdan mahrum olan kalpler sonunda katılaşır. Kalplerin katılaşmasından sonra geriye kalan şey fasıklıktır. Fakat donmuş, katılaşmış, hareketsiz hale gelmiş bir kalpten hemen ümit kesmemelidir. Çünkü onda hayat alametlerini görmek mümkündür.

Bu da, Allah'a ödünç verilecek sıfatlı olan hayır ve sadakadır. Allah için yaşadığımız inancının yeniden dirilmesidir. Ölü toprağa hayat vererek dirilten Yüce Allah (c.c.) zamanın uzamasıyla katılaşmış olan kalpleri de yeni bir uyanış ve neşeli bir hayat ile diriltir. Bunu yapabilmek ise kolaydır: Allah yolunda infak ve tasaddukta bulunmak. Zamanı, geceyi gündüzü, vücudu, tüm uzuvları, malı, maddeyi, O'nun için vakfetmek. Ücretini Allah'tan bekleyerek O'na borç vermek.

 

Mekke'nin fedakâr sahabesi, Medine'ye gelince içlerinden bazıları görevi bitirmiş gibi kendini dünya hayatına verip daha çok ev halkıyla meşgul oluyor. islamın yayılma stratejisini unutuyordu. Bunun üzerine, kitaplarını unutup, dünya nimetlerine dalan Yahudi ve Hıristiyanlar misal gösterildi. Ashab-ı Kiram'a yapılan bu ilahi uyarı, kıyamete kadar bütün mü'minleredir. Düşünen, tefekkür eden, kendilerini yenileyip, islamı hayat nizamı kabul eden müminlere.

Selam ve dua ile

 

 

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Güvenli Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 05343258300